Antikacılık, geçmişin izlerini taşıyan, tarih ve kültürle dolu eşyalara hayat vermek demektir. Bu büyülü dünya içerisinde doğru nesneleri bulmak ve onlara gereken özeni göstermek ise özveri ve bilgi gerektiren bir iştir. 44 yıldır antikacılık yapan Halil Yüksel, uzun yıllar boyunca biriktirdiği deneyimle, zamanın silinmez izlerini taşıyan gramofonları gözbebeği gibi koruyor. Bu haberimizde, Yüksel’in geçmişe olan tutkusunu ve asırlık gramofonlara olan sevgisini keşfedeceksiniz.
Halil Yüksel, antikacılık serüvenine 1979 yılında başladı. Genç yaşta edindiği bir eski eşya merakıyla, önce kendi evinin garajında küçücük bir dükkan açmıştı. Yıllar geçtikçe, bu dükkan onu sadece bir alıcı değil, aynı zamanda bir kolektör haline de getirdi. Zamanla bu alanda daha fazla bilgi edinmeye başladı ve antikaların tarihini, kullanımlarını, yapım tekniklerini öğrenmeye heves etti. Asırlık eşyaları elinden geçirirken onlara hayat veren geçmişleriyle ilgili hikayeler dinlemeyi de hiç ihmal etmedi. Yüksel, ilk gramofonunu satın aldığında duyduğu mutluluğu hâlâ hatırlıyor. “Her bir gramofon, bir zaman tüneli gibi,” diyor. “Onların geçmişteki yaşamlarına tanıklık etmeniz için sizi yanına çekiyorlar.”
Yüksel, gramofonları yalnızca müzik dinlemek için değil, aynı zamanda tarihi birer obje olarak da değerlendiriyor. Günümüzde pek çok insan, gramofonların klasik müzikteki yerini ve önemini azalttığını düşünse de Yüksel, aksine onlar için daha da değerli hale geldiğini savunuyor. “Gramofonlar, sadece birer ses aracı değil, aynı zamanda birer sanat eseri. Onları korumak ve gelecek nesillere aktarmak, bu eserlere olan saygımızı gösteriyor,” diyerek düşüncelerini ifade ediyor. Yüksel’in dükkânında, 1920’lerden kalma Belçika yapımı gramofonlardan, 1950’lerin ikonik modeline kadar birçok farklı türde gramofon yer alıyor.
Yüksel, antikalar arasındaki gramofonları özel bir ilgiyle restore ediyor. Her gramofonun kendine has bir hikayesi olduğunu belirten Yüksel, bu sürecin sadece bir onarım değil, aynı zamanda bir araştırma süreci olduğunu vurguluyor. Tüm gramofonlar, yeniden hayat bulmadan önce kapsamlı bir bakım ve temizlik işleminden geçiyor. Yüksel, “Bir gramofonu restore etmek, ona yeni bir hayat vermek demektir. Her ayrıntıyla bizzat ilgileniyorum; iğnesinden ahşap yapısına kadar her şeyin mükemmel olması benim için önemli,” diye ekliyor.
Halil Yüksel, sadece açık artırmalardan değil, zaman zaman eski arkadaşından ve tanıdıklarından da gramofon satın alıyor. Her yeni parça, tarihsel değerinin yanı sıra kişisel bir dokunuş da taşıyor. “İkinci el eşyaların her birinin kendine özgü bir hikayesi var ve bu, onları benim için daha kıymetli kılıyor,” diyor. Yüksel, eserlere duyduğu sevgiyle dolup taşarken, aynı zamanda genç nesillere bu kültürel mirasın önemini aşılamanın da bir yolunu buluyor.
Özellikle sosyal medya ve dijital platformların yaygınlaşmasıyla birlikte, gençlerin gramofonlara olan ilgisini artırmanın yollarını arayan Yüksel, bu konuda birçok etkinlik ve seminer düzenliyor. Sadece satış değil, eğitim de vermek istediğini söyleyen Yüksel, “Benim için bu iş bir ticaretin ötesinde, bir kültürün ihyası. Gençleri gramofonlarla tanıştırmak için her fırsatı değerlendiriyorum,” diyor.
44 yıl boyunca antikacılık yapan Halil Yüksel’in hikayesi, yalnızca geçmişin sesine saygı duymanın değil, aynı zamanda bu sesin gelecekte de yankılanmasını sağlamanın bir örneği. Gramofonlara olan tutkusu ve sevgisi, onun her gün işini yaparken hissettiği bir motivasyon kaynağı. “Geçmişin bu güzel eşyalarını korunması gereken birer miras olarak görüyorum,” diyerek sözlerini noktalıyor. Asırlık gramofonların üzerinde büyüleyici bir geçmiş barındırdığını ve bu geçmişin izlerini geleceğe taşımak için her bir detaya özen göstermeye devam edeceğini vurguluyor.