Gün geçmiyor ki hayatın karanlık yüzlerinden biri daha gün yüzüne çıkmasın. Özlem'in trajik ölümü, ailevi ve toplumsal bağların sorgulanmasına yol açarken, katilin cinayet sonrası yaptığı bir eylem gündemi sarstı. Özlem’in katili, cesedin bulunduğu yerden hemen sonrasında 112 acil servisini arayarak durumu bildirmişti. Ancak bu eylem, mahkeme tarafından hafifletici bir sebep olarak kabul edilmedi. İşte detaylar…
Olay, geçtiğimiz günlerde yerel bir şehirde meydana geldi. 30 yaşındaki Özlem, bir akşam evine dönerken katil tarafından pusuya düşürülerek yaşamına son verildi. Ailesinin ve arkadaşlarının büyük bir üzüntü yaşadığı bu cinayet, bölge halkında yoğun bir infial yarattı. Özlem’in ailesi, kızlarının öldürülmesinin ardından olayın aydınlatılması için büyük çaba sarf etti. Yapılan polis soruşturması sonucunda katil olarak belirlenen kişinin 35 yaşında bir erkek olduğu anlaşıldı. Öte yandan, cinayet sonrası hemen 112’yi araması, olayın en ilginç yönlerinden biri oldu. Katil, arama sırasında özür dileyerek suçunun ağırlığını kabul ederken, telefon görüşmesinde "Olay bir anlık tepkiydi" diyerek kendini savundu.
Mahkeme, katilin cinayet sonrası yaptığı bu davranışın hafifletici bir sebep olamayacağını vurgulayarak durumu yargılamada göz önünde bulundurmadı. Uzmanlar, bu durumun birçok suç unsuruna göre değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Cinayet gibi ağır bir suçta 'ani duygu patlaması' veya 'anlık karar' vermenin genellikle hafifletici sebep olarak kabul edilmediği, geçmişteki verilerle ortaya konmuş bir durumdur. Katilin bir insana son vermiş olması, bu tür savunmaların ne denli geçersiz olduğunu gösteriyor. Özlem'in ailesi de bu duruma tepki göstererek suçlunun en ağır cezayı almasını beklediklerini ifade etti. Ayrıca, toplamda 10 kez 112’yi aramış olan katilin ifadesinin bu denli önemli olmadığını, gerçeklerin ortaya çıkması için yeterli olmadığını vurguladı.
Özlem'in cinayeti, yalnızca ailenin değil, toplumun da büyük tepkisini topladı. Kadın cinayetleri konusunun Türkiye'de ne denli ciddi bir sorun olduğunu bir kez daha gözler önüne seren bu olay, sosyal medyada da geniş yankı buldu. #ÖzlemİçinAdalet etiketleriyle başlatılan kampanya, halkın cinayetlere karşı duyduğu öfkeyi ve çaresizliği vurguladı. "Artık yeter!" diyen birçok kullanıcı, Özlem için adaletin direkt olarak sağlanması gerektiğini savunuyor. Toplumda oluşturulmaya çalışılan farkındalık, kadınların korunması gerektiği gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor.
Özlem’in katili, mahkeme önünde hesap verse de, birçok kişi bu tür durumların önüne geçmek için daha kapsamlı yasaların uygulanması gerektiğini dile getiriyor. "Kadına şiddete karşı yasalar yetmiyor, toplumsal farkındalığın artması gerekiyor" diyen hukukçular, bu tür cinayetlerin önlenmesi için eğitimin önemine dikkat çekiyor. Kadınların toplumda ve aile içinde hakları olduğu, bu hakların ihlal edilmesinin kesinlikle affedilmeyeceği belirtiliyor. Özlem'in davası, sadece bir mahkeme hadisesi olmaktan çok daha fazlası; kadın cinayetleriyle mücadelede bir simge haline gelmekte.
Bunun yanı sıra, Özlem’in ailesi mahkemeye sundukları dilekçede, katilin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almasını talep etti. Savcı da cinayetle ilgili delillerin kuvvetli olduğunu belirterek, davanın seyrinin Özlem'in ailesinin bir nebze olsun düzelmesi için son derece önemli olduğunu ifade etti. Özlem’in ruhunun, adalet yerini bulduğunda biraz olsun dinleneceği umuduyla süreç yakından takip ediliyor.
Sonuç olarak, Özlem’in katili 112’yi aramış olsa bile, yaptığı eylemler küçümsenemeyecek kadar ağır bir suç. Mahkeme ve toplum, bu tür davranışların hoş görülemeyeceğini bilmelidir. Kadına yönelik şiddet, sadece bir bireyin değil, tüm toplumun mücadele etmesi gereken bir sorundur. Özlem’in davası, yalnızca kendi yaşamı için değil, çok sayıda kadın için de bir simge olacak ve adalet arayışındaki tüm kadınlara umut ışığı tutacaktır.